Erkeklerin Muhteşem ve Yanlız Dünyası! "Into The Wild"

Çoğu kez düşünüp kafa yorduğum bir konudur.. inzivaya çekilmek. Etrafında seni sarıp sarmalayan herşeyden bir çırpıda vazgeçmek, çıplak doğayla ve onun acımasız gerçeğiyle başbaşa kalmak gerçekten mümkün müdür? Yoksa her erkeğin kendine defalarca söyleyip durduğu yalanlardan biri midir?

İnsan sosyal bir varlık olmasının gereği mümkün olduğunca çok insanı kendi etrafına toplar. Sonra da beğenmediklerini zamanla elemeye başlar. Geride kalan herkes en yakın dostlardır. Gerçekten de öyle midir?

Bu sorular kafamda uçuştuğu anlardan birinde Couchsurfing.com adresinden bir mesaj aldım. Valencia'dan Juan Lopez Eskişehir'de öğrenci olan kendisi gibi ispanyol sevgilisine gitmek için yollara düşmüş. Kimi zaman otostop bazen de otobüs ve tren ile öğrenci olduğu İskoçya'dan kalkıp sürdürdüğü yolculuğunda önce Bulgaristan'a sonra da Kırklareli'ye uğramak istediğinden bahsediyordu mesajda. Yolda tanıştığı insanları ve yaşadığı tüm macerayı not almıştı. Şubat ayı ortalarında geldi ve misafirim olduğu 1 gün içerisinde oldukça çok şey paylaştık. Ertesi sabah yola koyulmak üzereyken bir kitap okuduğunu farkettim. Ne olduğunu sorduğumda "Bu kitap bu yolculuğa çıkmama neden olan fikri veren kitaptır. Mutlaka bir gün oku sonra da fırsat bulursan filmini izle" dedi.

6 ay sonra dün (31 Temmuz) tesadüfen dvdler arasında karıştırırken gözüme çarptı film ve yapacak daha iyi birşey bulamadığım için filmi dvd player'a yerleştirip Tv karşısına oturdum. Ve 2.5 saat boyunca da kalkamadım yerimden.Christopher McCandless nam-ı diğer Supertramp (Süpergezgin) gerçek bir hikayeden uyarlanan "Into the Wild" adlı filmde (Yönetmeninin Sean Penn olduğunu ve filmin 2 dalda Oscar'a aday gösterildiğini bunun dışında bir çok festivalden ödülle döndüğünü de belirtmeden geçemeyeceğim) hali vakti yerinde bir ailenin zeki ve el üstünde tutulan biricik oğulları iken yaşadığı boşluğu doldurma hayaliyle elde ettiği tüm birikimini (20.000 dolar kadar) yakarak Alaska'ya kadar sürecek olan olağanüstü macerasında sırtında bir çuval pirinç ve bir kaç çul çaput ile verdiği yaşam savaşı (aslında savaşı doğayla mı yoksa kendiyle mi verdiğini anlamak imkansız!) izleyiciyi kendi yanlız dünyasından yani adeta kendi evinden vuruyor.
"Supertramp" kadar olmasa da her erkeğin "muhteşem ve yanlız dünyası" içine dahil olan ve bir anda ortadan kaybolan herkesle birlikte ömrünün son dakikalarına kadar taşıyacağı en büyük hazinedir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar