17-19 Ocak 2010 - Twist Ending Movies!

- Bu hafta havanın soğuk ve kar yağışlı olması nedeniyle zamanımın çoğunu evde geçirdim. Ligler başlamadığından, televizyonda da Geniş Aile dizisi dışında izlenecek kayda değer pek bişey bulamadığımdan bilgisayar oyunlarına sarmış durumdaydım. (Ezel de fena değil gibi ama baştan izlemem gerekiyor sanırım, flashbackler de olmasa diziyi kesinlikle yakalayamam) Diablo 2 LoD ve CoD 2'nin de sonuna geldiğim için bir süre oyunlara ara verip kendimi film izlemeye yönelttim.

- Şu sıralar vizyonda hep yakın tarz filmler gösteriliyor. Avatar bu konuda çıtayı biraz aşmış durumda ki o da 3D görselliği ile bunu başarabiliyor bana kalırsa. Yoksa konu yine bildiğimiz, aşina olduğumuz bir konu. Lise yıllarında teen slasher filmlerini (gençlik korku filmleri, örneğin "I Know What You Did Last Summer", "Scream" gibi) çok sever, koşa koşa sinemaya gidip mısırımı alıp koltuğuma kurulurdum. Yaşın verdiği olgunluk hissi olsa gerek bu tip filmler artık ilgimi çekmiyor. Western türü, duygusal, drama, romantik komedi gibi filmleri de çok keyifli olmadığım sürece dvd'ye koyup izleyesim gelmiyor. Ancak sonu hiç beklenmedik şekilde biten filmleri (twist ending in movies) en kötü zamanımda bile oturur izlerim. Film 3 saat bile olsa bile, o 5 dakikalık şaşkınlık halinden aldığım hazzı 10 tane filmi izlesem alamıyorum. Bu tip filmlere en güzel örnek "Testere" serisi gösterilebilir. M. Night Shyamalan filmlerinin de öyle olduğu biliniyor fakat ne yalan söyleyeyim 6. His dışında hiçbir filminden hoşlanmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.

- Bu hafta sonu bu şekilde biten 3 filmi ard arda izledim. Sonuç damağımda kalan azıcık bir tad oldu. Sırayla 3'ünden de biraz bahsedeyim.

Dikkat!! Eğer aşağıdaki filmleri izlemediyseniz bu yazıyı şimdi terketmeniz gerekiyor. Alkislarlayasiyorum.com'u açın eğlenceli bir gün geçirin. İzlediyseniz şöyle buyurun.

1. The Game: Evet biliyorum eski bir film belki televizyonda da birçok defa yayınlandı ama ben otobüste orada burada izlemekten bir türlü filmin tamamına konsantre olamadım. Bir David Fincher filmi olduğundan oturduğum koltuğa daha bir sıkı yapıştım. (Seven ve Fight Club gibi über şahane filmlerin yönetmeni) Film kesinlikle çok sürükleyici ama bu tip filmleri benim gibi çokca izleyenler için çok sürpriz bir sonu yoktu açıkcası. Birçok kişi "olur mu yaa nasıl tahmin ettin ben şok olmuştum" diyebilir. Ama filmdeki bazı tutarsızlıklar olan biten herşeyin bir oyundan ibaret olduğunun  mesajının verileceğini hissetiriyor. Aksi olsaydı filmin sonunun doğaüstü birşeylerle bitmesi gerekirdi. Nicholas Van Orton'a bir oyun oynanması için gerekli herşey vardı. Eşinden boşanmış, yanlız yaşayan başarılı bir yatırımcı. Üzücü bir aile geçmişi. Bunları unutturmasını sağlayan para ve şöhret. Bir ara sanırım bu adama bir ders verecekler sonunda da al sana oyun diyecekler hissi uyandırsa da Meksika'da mezarlığa koyulup ordan çıkıp gelmesi artık tamam bu işte bir bit yeniği var hissini uyandırdı bende. Yoksa dediğim gibi film Kill Bill'e dönecekti. (Puan: 8/10)



2. Jacob's Ladder: Bu filmden birçok kişinin haberinin olduğunu zannetmiyorum. 1990 yapımı filmin başrolünde imdb.com'un 1. sırasında bulunan The Shawshank Redemption nam-ı diğer Esaretin Bedeli'nin (ki bu film de twist endinglerin şahbabasıdır) baş aktörü Tim Robbins'in filmi. 9 Buçuk Hafta ve Lolita filmlerinin yönetmeni Adrian Lyne, Jacob Singer adında, Vietnam gazisi olan ve yaralandıktan sonra olan biten hiçbirşeyi hatırlayamayan bir adamın hikayesini anlatıyor. Konu hakkında ipucu vermek istemiyorum. Gerçekten enteresan bir film. Bana biraz J-Lo'nun oynadığı The Cell filmini andırsa da konu olarak bambaşka bir film olmuş. Yönetmenlik açısından bence çok başarılı bir film. Diğer filmlerini de yarım yamalak izlemiştim ama bu filmi kesinlikle aklımda yer edecek. Ertesi gün uzun süre aklımdan çıkmadı diyebilirim. Not: Yakub'un Merdiveni Tevrat'ın Yaradılış kısmında anlatılan Cennet'e uzandığı söylenen merdivenmiş. Detaylı bilgi için buraya ve şuraya bakmanızı tavsiye ederim. Dini göndermeli Thriller filmlere daima bayılmışımdır. Türk yönetmen olsam mutlaka böyle bir film çekerdim. Tabi ne kadar izin verilirdi orası tartışılır. (Puan:8.5/10)


3. Primal Fear: Film sonunda çok sağlam bir mesaj veriyor. "İki yüzlü bir adam eninde sonunda hangi yüzün gerçek olduğunu unutur." Tamam mesaj şahane ama bunu daha filmin başında verirsen sonunu da anlatmış olursun. Çok akıcı olmasa da ilgi çekici bir hikaye. 12 Angry Men tarzı avukatların kendilerini, ahlaki kuralları sorgulayışı falan şahane. Ama gerisi? Richard Gere'ın romantik komedilerinden birindeymişim gibi hissettim bir ara. Edward Nortan'ın ilk filmi olmasına inanmak oldukça güç tabi. Başarılı bir oyunculuk ama hemen Usual Suspects'i hatırlıyoruz. (Kevin Spacey vs Edward Nortan). Nedenini filmi izlediğiniz için anlatmıyorum. Başta uyarmıştım. Pazar akşamı evde bir güzel uzanıp portakal suyu ve patlamış mısır alarak izlenebilecek bir film. Ama sağlam bir twist ending değil baştan uyarayım. Not: Filmde Lost'tan tanıdığımız şirin bir insan da var. Bilin bakalım kim? (Puan: 7/10)

Bakınız: http://www.ew.com/ew/article/0,,20206341,00.html

Yorumlar

Popüler Yayınlar